0

Makaleler » Blog

Hem Cildimize Hem Sağlığımıza Yararlı Olan Lezzet : Badem

Badem hayatımızın içinde çok fazla bulunur. Acıbadem kurabiyesi, badem şekeri, bademli kurabiyeler ve kekler, badem sütleri ve hatta bademli güzellik ürünleri bunlardan bazılarıdır. Ama hepsinden de öte badem ara öğün olarak en çok tavsiye edilen yiyeceklerden biridir. Şimdi hem cildimize hem de sağlığımıza yararı olan lezzetli yiyeceğe yakından bakalım. Badem meyvesi Badem meyvesi, üç veya doğru dört kısımdan oluşur: bunlar çekirdek veya tohum kabuğu, orta kabuk, dış yeşil kabuk kılıfı veya badem gövdesi ve kahverengi et veya tohum kabuğunun derisi olarak bilinen ince deri gibi bir tabakadır. Badem meyvesinin besinsel önemi, çekirdeği ile ilgilidir. Kabuklar ve kabuklar gibi meyvelerin diğer kısımları da hayvan yemi veya yakıt olarak kullanılmıştır. Geçtiğimiz yıllarda, farklı fenolik bileşikler, badem çekirdeği ekstresi ve derisi, kabuğu ve kabuğunda badem yan ürünleri olarak tanımlanmıştır. Bu katkıda, bademde ve yan ürünlerinde bulunan çeşitli fenolik bileşikler, bunların antioksidan özellikleri ve doğal diyet antioksidanları olarak kullanılması muhtemeldir [1].

devamı için tıklayın

Yüksek Antioksidan Değerlerine Sahip: Biberiye

Biberiye Nedir, Biberiye Yağının Kullanımı, Sağlığa Yararları ve Daha Fazlası Biberiye yağı, aynı isimdeki biberiye bitkisinden elde edilen esansiyel bir yağdır. Biberiye (Rosmarinus officinalis), bir Akdeniz otu olarak Akdeniz bölgesinde çok popülerdir. Pek çok yemek biberiye yağı ve taze yaprakları ile pişirilir. Biberiye esansiyel yağı, bitkinin yapraklarından elde edilir. Bu çalı bitkisi; fesleğen, lavanta, nane ve adaçayı içeren nane ailesine aittir. Biberiye otu, eski zamanlardan beri çeşitli amaçlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Romalılar biberiye bitkisine özel olarak önem vermiş ve dini törenlerde sıkça kullanmıştır. Ayrıca düğün törenlerinde, yemeklerde, kozmetik ürünlerde ve tıbbi bitkisel ürünlerde kullanılmıştır. Biberiye bitkisi ve ekstreleri, eski Mısır medeniyeti tarafından tütsü olarak kullanılmıştır.

devamı için tıklayın

Günlük Hayatın Zorluklarına Karşı En Güçlü Silahımız: Gülümsemek

Kahkaha, anatomik ve fizyolojik olarak tüm vücudun bir çabası sonucu ortaya çıkar. Beynin sol tarafı yapılan espride kullanılan kelimeleri anlamlandırırken, sağ tarafı şakayı ve neden komik olduğunu anlamamızı sağlamak için kelime yapısını analiz eder. Sonrasında ön lob, sosyal ve duygusal bir tepki için devreye girer. Kahkahaların gözle görülen dış etkilerinde 15’ten fazla yüz kası etkilidir.

devamı için tıklayın

Son Yıllarda Antidepresan İlaç Kullanımının Artması

Antidepresanlar, uykusuzluk, iştahsızlık gibi problemlerin yanı sıra depresyon, anksiyete bozuklukları gibi semptomları hafifletmeye yardımcı olabilecek ilaçlardır. Bu ilaçlar; ruh halindeki ve davranışlardaki değişikliklerden sorumlu olan beyindeki sinir ileticilerinin kimyasal dengesizliklerini düzeltmeyi hedeflerler. Majör depresyon; bir ilişkinin sonra ermesi, sevilen birinin ölmesi ya da bir işi kaybetme gibi olaylarla tetiklenebilecek devam eden ve günlük hayatı oldukça etkileyen büyük çüküntü, bitkinlik ve ilgisizlik hali olarak kısaca özetlenebilir. Majör depresyon ya da melankoliyi tedavi etmenin yaygın yolları psikoterapi ve antidepresan ilaç kullanımıdır. Bununla birlikte, küçük çaptaki depresyonlarda hastalar başlangıçta herhangi bir ilaç almazlarsa, uzun vadede daha iyi durumda olabilecekleri öne sürülmektedir. Antidepresanlar ilk kez 1950’lerde geliştirilmiş, kullanımları son 20 yılda giderek daha yaygın hale gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depresif bozukluğa sahip olan kişi sayısı 300 milyonun üzerindeyken, 250 milyondan fazla kişide de kaygı bozuklukları mevcuttur. Bu iki hastalığın neden olduğu üretkenlik kaybının dünya ekonomisine olan maliyeti ise 1 trilyon dolardan fazladır. Kadınların antidepresan kullanma ihtimalinin erkeklerden 2,5 kat daha fazla olduğu da belirtilmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre ise yılda yaklaşık 9 milyon kişi, ruh ve sinir hastalıkları nedeniyle doktora başvuruyor. Son 5 yılda antidepresan ilaç kullanımı yüzde 27’ye yakın artmıştır.

devamı için tıklayın

Sofralarımızdan Eksik Etmediğimiz Yağları Tüketmenin Önemi

Yağlar, günlük diyetimizin vazgeçilmez parçalarından biridir. Yağları yiyip-içmekle kalmayıp, cildimizi nemlendirmek, saç diplerimize masaj yapmak ve bazı hastalıkları tedavi etmek için de kullanmaktayız. Vücudumuzun sağlıklı gelişimine yardımcı olabilecek pek çok farklı türde yağ ve her birinin kendine özgü birtakım özellikleri vardır. Amerikan Kalp Birliği’ne göre margarin benzeri hidrojenize edilmiş bitkisel yağlar, kanser, kalp hastalığı, hatta felce sebep olabilirken; zeytinyağı, hindistancevizi yağı gibi yağlar kalp hastalığı ve diyabet risklerinin azalmasında yardımcı olabilmektedir. Yağlardan en iyi verimi alabilmek için, herhangi bir kimyasal madde kullanılmadan elde edilmiş olanları satın almanın ve tüketmenin önemi yüksektir.

devamı için tıklayın

Son günlerde en çok duyduğumuz beslenme tarzları: Vejeteryan / Vegan

Günümüzde sıklıkla duyduğumuz bir beslenme tarzı haline geldi vejetaryen beslenme. Vejetaryen ve vegan restoranlar açılmaya veya menülere bu tip seçenekler eklenmeye başladığını görüyoruz. Çevremizde vejetaryen, vegan veya pesketaryenim diyenleri eskiye göre daha sık duyuyoruz. Peki bu tanımlar ne anlama geliyor? Vejetaryen beslenme en basit haliyle hayvan eti tüketilmemesine dayalıdır. Bunun altında yatan sebep ise hayvanların insanların gereksinimleri için kullanılması ve öldürülmesi denilebilir. Ancak vejetaryen beslenmenin bireylerin kendi görüşlerine göre de değişkenlik gösterebilen alt tipleri ve yaşam tarzına yansıyan yönleri bulunmaktadır. Genel anlamda vejetaryenler hayvan eti yani dana, koyun, tavuk, balık tüketmez ancak hayvansal ürünleri yani süt, yumurta, peynir ve bal tüketirler. Pesketaryen kelimesinin kökü ‘pesce’ latince balık anlamına gelmektedir. Kırmızı et veya tavuk tüketmezken vejetaryenlerden farklı olarak balık tüketirler. Lactoovo (süt ve yumurta), lacto (süt) ve ovo (yumurta) vejetaryenler ise hayvansal olarak sadece süt ve/veya yumurta tüketirler.

devamı için tıklayın

Kaliteli Yaşam ile Beyin Sağlığı İlişkisi

Her beyin yıllar içerinde değişir, bununla birlikte beynin zihinsel fonksiyonları da değişmektedir. Bunama çok yaygın ve korkulan sonuçlardan biri iken diğer bilişsel rahatsızlıklar kaçınılmaz bir son değillerdir. Sağlıklı bir beyin; sadece hafıza, zihinsel berraklık ve daha iyi sağlık için gerekli görevleri geliştirmeye yardımcı olmaz, aynı zamanda Alzheimer gibi hastalık riskini de azaltabilir. Beyninizdeki sinir hücreleri yaşlandıkça azaldıklarından, beyni aktif tutmak çok önemlidir. Bağışıklık sisteminizin daimi sağlığı için daimi beyin sağlığına ihtiyacınız vardır. Fonksiyonel tıp, zayıf bağışıklık sistemi gibi sağlık sorunlarının nedenlerini maskelemek yerine altında yatan mekanizmalarla ilgilenmektedir. Bu nedenle de beyniniz, bağışıklık sisteminizdeki en büyük aktörlerden biridir.

devamı için tıklayın

Kardiyovasküler Hastalıklarda Antioksidanlar

Bugüne kadar gerek televizyon reklamlarında olsun gerekse okul kitaplarında olsun bize hep aynı şeyi söylediler “Kalbinizi koruyun.”. Değişen günlük koşullar, vakit bulamadığımız için yediğimiz fast food ürünleri, yediğimiz yağlı yiyecekler, sağlıklı yaşam stillerinden uzak yaşamak, yaşımız artıkça artan stres seviyelerimiz bunların hepsi kalbimizin birer düşmanıdır. Peki kalp nasıl korunur, kalbimizi nasıl korumalıyız? Kalbi korumak zor mu ? Kalbimizi korumaya almak sadece günlük diyetimize ekleyebileceğimiz birkaç ürünle çok mu basit? Gelin şimdi hep birlikte bu sorunların cevabını arayalım.

devamı için tıklayın

Antioksidanlar Günlük Yaşamın Kargaşasında Bizi Nasıl Sağlıklı Tutarlar?

Vücudunuzda gerçekleşen bazı olaylar sonucu ortaya çıkan ve pek çok hasara sebep olabilen partiküllere serbest radikaller denir. Antioksidanlar ise, vücutta doğal olarak bulunan, ayrıca dışarıdan da alınabilen ve vücudunuzdaki hücreleri; sigara içme, çevre kirliliği, radyasyon vb. pek çok sebepten dolayı ortaya çıkabilecek serbest radikallerin hasarlarına maruz kalmaktan korumaya destek olan maddelerdir. Antioksidanların varlığı tüm canlıların sağlığı için çok önemlidir. Çünkü serbest radikaller kontrol edilmezlerse, çok çeşitli rahatsızlıklara ve kronik hastalıklara neden olabilirler. Yaşlanmayı hızlandırırlar ve kanser, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, katarakt gibi 60’ın üzerinde hastalıkla ilişkilendirilmişlerdir. Serbest radikallerin bazen DNA düzeyinde zararları olsa da yararları da mevcuttur: bakterileri yok etmek, genleri aktive etmek, karaciğer detoksuna yardımcı olmak, kan damarı gevşemesini sağlamak gibi.

devamı için tıklayın

Beyninizi, Kalbinizi ve Cildinizi Gençleştirin: Uyku Vücudumuzu Nasıl Tamir Eder?

Uyku, insan hayatının önemli bir bileşenidir. Neden yediğimizi, içtiğimizi, nefes aldığımızı biliyoruz ancak neden düzenli uykunun öneminin yeterince farkında değiliz. Uyuma eyleminin amacı, genel haliyle vücudu dinlendirme olarak açıklanırken; bu açıklama, asırlardır hayatımızın büyük bir kısmını hareketsiz, bilinçsiz ve savunmasız olarak geçirdiğimiz bu durumu tam olarak karşılayamaz.

devamı için tıklayın

Sadece Sağlıklı Bir Fizyolojik Dönüşüm: Menapoz

Her kadının başına gelecek olan menopoz hayatımızın bir gerçeğidir. Menopozdan kaçmak yada menapoza girmemek gibi bir durum söz konusu değildir. Yıllarca bize kadınlarımıza menapoz sanki kötü bir sağlık sorunuymuş gibi gösterildi. Oysaki menopoz her kadında görülen gayet sağlıklı bir durumdur. Herkes için hem semptomları, meydana geldiği yaş ve menopoz süresi farklılık gösterir. Şimdi hayatımızın gerçeğine birlikte yakından bakalım.

devamı için tıklayın

Dersimiz Limon: Yağı, Bileşikleri ve Daha Fazlası

“L-askorbik” asit olarak da bilinen C vitamini, bazı gıdalarda doğal olarak bulunan, besin takviyesi olarak da alınabilen ve suda çözülebilen bir vitamindir. Pek çok hayvanın aksine, biz insanlar, C vitaminini sentezleyemediğimiz için diyetimizde bulunması gereken temel bileşenlerden biridir [1]. C vitamini; kollajen, L-karnitin ve bazı nörotransmiterlerin biyosentezi yani sinirsel sinyallerin iletimini sağlayan kimyasalların üretimi için gereklidir. C vitamini ayrıca protein metabolizmasında rol oynar [2]. Meyveler, özellikle narenciye, meyve suları ve pek çok sebze mükemmel C vitamini kaynaklarıdır. Bilimsel olarak Citrus limonu olarak bilinen limonlar, dünyanın en popüler narenciye meyveleri arasındadır. Genellikle bütün meyve olarak tüketilmezler. Bunun yerine, yemeklerle süslendikleri gibi küçük dilimler halinde yenilirler ve meyve suyu sık sık ekşi bir lezzet sağlamak için kullanılır.

devamı için tıklayın

Yağ Asitleri ve Kardiyovasküler Hastalıklar

Vücudumuzda neredeyse her organdan iki tane var; iki böbreğimiz var, iki gözümüz var, iki akciğerimiz var ama sadece bir tane kalbimiz var. Peki bu bir tanecik organımızı nasıl koruyoruz? Belki de asıl soru şu olmalı koruyabiliyor muyuz ? Stresten, sigaradan uzak durmak, bol bol egzersiz yapmak herkesin bildiği bir gerçek. Peki diyetimize, yediklerimize içtiklerimize yeteri kadar özen gösteriyor muyuz ? Çoğumuzun cevabı hem evet hem de hayır. Belki birkaç gün yediklerimize dikkat ediyorsak birkaç gün yediklerimize dikkat etmiyoruz. Oysa belki de dikkat edilmesi en kolay yollardan biri yediklerimize içtiklerimize dikkat etmektir. Şimdi gelin kardiyovasküler hastalıklarla yağ asitleri arasındaki ilişkiyi birlikte inceleyelim. Yağ asitleri, doymamışlık derecelerine veya “hayvansal yağ” veya “bitkisel yağ” olup olmadıklarına göre “iyi” veya “kötü” gruplara ayrılmıştır. Bugün, yağ asitlerinin etkilerinin karmaşık olduğu ve molekül yapısına göre büyük ölçüde değiştiği görülmektedir. Tartışmalar, omega-6 çoklu doymamış yağ asitlerini çevrelemektedir; çünkü kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterol seviyelerini düşürmelerine rağmen, aşırı alımların kardiyovasküler fayda ile ilişkili olduğu görülmemektedir. Omega-3 yağ asitlerinin kardiyovasküler koruyucu etkiler sergilediği bilinmektedir [1].

devamı için tıklayın

Kemik Sağlığı

Bütün insanlar doğar, büyür ve yaşlanır. Bu süreçte vücudumuza ne kadar dikkat edersek yaşlılığımızı o kadar daha iyi geçiririz. Hepimizin ailesinde mutlaka yaşlı insanlar vardır. Hepimizin en çok korktuğu şey; bu yaşlı akrabalarımızın herhangi bir kemiğinin kırılmasıdır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki; yaşlı bir insanın kemiği kırıldığında zor iyileşir. Peki yaşlanınca biz aynı şeyleri yaşamamak için neler yapmalıyız ? Bugünden alacağımız önlemler bize yardımcı olacak mı ? Gelin bu soruların cevabına yakından bakalım.

devamı için tıklayın

Hint Mutfağından Mutfağımıza; ZERDEÇAL

Hint mutfağına özgü bir baharat karışımı olan köriyi hepimiz yemeklerimizde tatlandırıcı olarak kullanıyoruz. Hint mutfağından mutfaklarımıza giren bu baharat karışıma rengini veren ve temel malzemelerinden biri zerdeçaldır. Zerdeçal ise özellikle son zamanlarda sağlığımıza faydalı etkileri nedeniyle bir yaygınca tüketilmeye başlamıştır. Peki herkesin insan sağlığına faydalarını konuştuğu, her aktarda hem toz hali bulunan hem de kök hali bulunan bu zerdeçal nedir ve gerçekten insan sağlığına faydalı mıdır ? Şimdi bu sorulara biz de yakından bakalım. Zerdeçal, dünyanın tropikal ve subtropikal bölgelerine dağılmış bir bitkidir. Yaygın olarak Çin ve Hindistan olmak üzere Asya ülkelerinde yetiştirilmektedir. Zerdeçal, özellikle Doğu halkı ve tüm dünyada önemli bir baharattır. Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan Hint tıbbı Ayurveda’da kanser dahil birçok farklı hastalığa karşı sıklıkla kullanıldığından geniş bir yere sahiptir. Bugün zerdeçal bilimsel olarak etkinliği en çok çalışılan doğal maddelerden biridir [1].

devamı için tıklayın

Balmumu Hakkında Bilmedikleriniz

Yeni doğmuş bebeğinizle ilgilenirken, temizlik ve yemek hazırlama ile uğraşıp, bir yandan evinizi inşa ettiğinizi, düşmanlarınızla da savaş içinde olduğunuzu düşünün. Çok stresli bir ortam değil mi? Bir bal arısı kolonisinin günlük yaşamı bu şekilde geçiyor ve ürettikleri her şey insan sağlığına fayda sağlıyor!

devamı için tıklayın

Bahar Yorgunluğunu Alt Etmek Mümkün!

Bahar, yılın en sevdiğiniz dönemi geldi çattı. Günler daha aydınlık, rüzgâr daha ılık esiyor ancak her zamankinden daha yorgun hissediyorsunuz. Peki bu yorgun ve uykulu hissetme durumunun altında yatan sebepler nelerdir? Doğanın Ritmi Ruhsal ve Bedensel Durumunuzu Sandığınızdan Çok Daha Fazla Etkiler Teknoloji ile gelişen ısıtma, soğutma, ışıklandırma ve havalandırma gibi sistemler, bu mevsimsel değişikliklerden etkilenmeyi minimuma indirgemeyi hedeflerken çok da etkili olamamaktadır. Bahar geldiğinde, kış mevsiminin hareketsiz yaşam tarzına uyum sağlamış olan vücudunuz, uzun bahar günlerinin gerektirdiği artan enerji talebi üzerine uyandırılır. Bu enerji değişikliği vücut kapasitenize ağır geldiğinde stresli, yorgun ve uykulu hissedersiniz. Ayrıca günlerin uzaması, ışığa duyarlı olarak çalışan pineal bezinin daha fazla ışığa maruz kalmasına, bu da uyku ve diğer periyodik etkinlikleri kontrol eden melatoninin daha az salgılanmasına neden olur [1].

devamı için tıklayın

Düzenli Egzersizin Sağlığa Faydaları

Egzersiz ile Kilo Verebileceğinizi Biliyorsunuz Ancak Sağlığa Faydaları Hakkında Ne Kadar Bilgiye Sahipsiniz? Sağlıklı ve güzel görünmek için cildinizi temiz tutuyor, saçlarınızı nemlendiriyor, doğru besinleri tüketiyorsunuz. Fakat bunlar sağlıklı bir yaşam tarzı için yeterli değildir. Yaşınız veya vücut şekliniz ne olursa olsun, günlük olarak egzersiz yapmalısınız. Egzersiz, kaslarınızı çalıştıran ve vücudunuzun kalori yakmasını gerektiren herhangi bir hareket olarak tanımlanır; yüzmek, koşmak, yürümek ve dans etmek gibi pek çok fiziksel aktivite türünü içerir. Aktif bir günlük yaşama sahip olmanın hem fiziksel hem de zihinsel olarak birçok sağlık yararına sahip olduğu, daha uzun yaşamanıza bile yardımcı olabileceği gösterilmiştir [1].

devamı için tıklayın

Zengin Bir Yağlı Tohum: SUSAM

Neredeyse her gün vücudumuza susam girer. Yediğimiz simitte, ekmekte, börekte, pidede ve diğer unlu mamullerin üzerinde bulunur. Susam hem yediklerimize güzel bir tat katar hem de yiyeceklerimizin görüntüsünü de güzelleştirir. Şimdi bu estetik yardımcıya bir de biz yakından bakalım. Bugün dünya, hipertansiyon, kalp krizi, astım, kanser vb. rahatsızlıklardan mustarip insan sayısında keskin bir artış görülmektedir. Sağlıkla ilgili sorunların ana nedenlerinden biri, kalitesi fiziğimize de yansıyan günlük diyetimizdir. Fiziksel sağlığımızı kesinlikle artırabilen ve hastalıkların iyileştirilmesinde yardımcı olabilecek bitkilerden elde edilen doğal yenilebilir bitkilerin bir karışımı vardır. Susam ayrıca sağlığımızı olumlu yönde etkileme potansiyeli olan bitkilerden biridir [1].

devamı için tıklayın

OBEZİTE

Kilo almak, kilo vermek ve kilomuzun sabit kalması bunlar hepimizin hayatındaki ana problemlerden biri. Değişen yaşam koşulları, iş yerindeki rekabetin artması, yaptığımız işlerin fiziksel aktivite gerektirmemesi, iş yerinde çok yorulduğumuz için spor yapamamız yada yapacak vaktimizin olmaması kilo almamıza sebep olmaktadır. Yediklerimize dikkat etmezsek durum daha da kötüye gider ve ne kilo kaybedebiliriz ne de kilomuz sabit kalır. Bunun sonucunda ise maalesef obezite yada aşırı kilo artışı kaçınılmaz olur. Hem Dünya’da hem de Türkiye’de giderek yaygınlaşan bu sağlık sorununa yakından bakalım.

devamı için tıklayın

Kanser Çalışmaları ve Doğal Yaklaşımlar

Kanser maalesef artık her yerde. Herkesin bir tanıdığı, bir akrabası, bir komşusu ya kansere yakalanmış ya da kanser yüzünden ölmüştür. Dünyada en çok ölüme yol açan hastalıkların başında olan kanserin tedavisi hem çok pahalı hem de hasta için oldukça acı vericidir. Ama artık değişen dünyada yeni teknolojilerin sayesinde, hem kanserin tedavisine daha ucuz bir şekilde izin veren hem de kanserden korunumu sağlayan, kanser ilaçlarına göre yan etkisi daha az yada hiç olmayan birçok bitkisel ürün keşfedilmiştir. Bunlardan birisi ve en önemlisi ise herkesin mucize ürün dediği Propolis’tir. Şimdi bu mucize ürünün kanser üzerine etkilerine bir de biz yakından bakalım.

devamı için tıklayın

Sağlıklı Tropik Bir Lezzet; ANANAS

Ülkemizde de son yıllarda tüketilmeye başlanan ananas meyvesi, gerek suyu ile gerek de meyvesi ile girmeye yavaş yavaş başlamıştır. Sağlıklı kalmak için yaptığımız sporun yanında yediklerimize içtiklerimize dikkat etmeye başlamamızın sonucunda hayatımıza hem tadı damağımıza uygun olan hem de diyetimize ve sağlığımıza yardımcı olan meyveler ve sebzeler girmiştir. Bu meyvelerden biri de ananastır. Şimdi hayatımıza yeni yeni giren bu meyveye bir de biz yakından bakalım.

devamı için tıklayın

Vazgecilmezimiz Çay; Bir Antioksidan Kaynağı

Soğuk kış günlerinde içimizi ısıtmak için, yazın sıcaklarında hararetimizi almak için içtiğimiz tükettiğimiz bir içecektir. Ortalama bir evde günde en az iki kez çay demlenir ve gün içinde en çok tükettiğimiz içecek çaydır. Çayımızı sadece sıcak ince belli bardakta içtiğimiz siyah çay değil aynı zamanda yeşil çay ve yeni yeni beyaz çay olarak da tüketmekteyiz. Ne yazın sıcağında ne kışın soğuğunda vazgeçebildiğimiz bu içeceği yakından tanıyalım.

devamı için tıklayın

Kudretli Bir Şifa Kaynağı: Kudret Narı

Ülkemizde “Kudret Narı” adıyla bilinen, bilimsel adı “Momordica charanti” olan bu bitki, adı gibi kudretli sağlık faydalarına sahip; ancak halk arasında bu sağlık faydaları çok bilinmeyen bir bitkidir. Kabak ailesine dahil olan kudret narının menşei ülkesi Hindistan’dır. Günümüzde Asya, Afrika ve Karayip Adaları bölgelerinde de yetiştirilmektedir. Yetiştirildiği bölgeye ve dönemine göre rengi değişmekle beraber genelde yeşil, olgunlaştıkça turuncuya dönen bir renge; pürüzlü bir dış kabuğa sahiptir [1]. Acı kavun olarak da adlandırılmasının sebebi karakteristik olarak sahip olduğu acı tadıdır. Tamamen olgunlaşmadan önce hasat edilir, aksi halde tadı daha da acılaşır. Bu özelliklerinden dolayı pek iştah açıcı gibi durmasa da obezite ve diyabet üzerindeki etkileri ile ünlüdür [2]. Tadının rahatsız edici etkisinden kaçınmak için ekstre edilmiş yağının tüketilmesi tavsiye edilmektedir.

devamı için tıklayın

Lavanta Kullanımının Tarihi

Lavanta; olağanüstü güzelliği, kendine özgü kokusu ve pek çok alanda kullanımıyla bilinen, nane ailesinden çiçekli bir bitkidir. Kökeninin Akdeniz, Hindistan ve Orta Doğu bölgesi olduğuna inanılmaktadır. Menşe ülkelerinin yanı sıra, günümüzde Avrupa, Avustralya, Yeni Zelanda, Kuzey ve Güney Amerika’da da ekimi yapılmaktadır. Eski Yunanlılar, Suriye’nin Naarda kentinde yetişen bu çiçeklerden dolayı lavantaya “nardus” adını vermiştir. İncil’de de adı geçen ve kutsal sayılan bir bitkidir. Bahçecilik, fırıncılık ve uçucu yağların dünyasında bilinen lavanta, günümüzde önemli bilimsel araştırmalara kaynak olmuştur. Peki modern zamanlardan önceki kullanımına bakmaya ne dersiniz?

devamı için tıklayın

Karnımızı Doyururken Beynimizi de Doyurmalıyız!

Yaşımız ilerledikçe vücudumuzun da bizimle yaşlandığını inkâr etmek mümkün değildir. Organlar yaşlandıkça performanslarında düşüşler, aksamalar olacaktır. Önemli ve enerji odaklı bir organ olan beyin, vücudun kalorisinin yaklaşık yüzde 20’sini kullanır. Vücudun kontrol merkezi olarak, kalbin atmasından, soluk almaya; hareket etmeden, hissetmeye kadar pek çok şeyden sorumludur. Beyni en üst düzeyde çalışır durumda tutmak ve gün boyunca konsantrasyonunu korumak için bol miktarda iyi “yakıt” gerekir. Bazı besinleri günlük diyetinize ekleyerek hayatınızın geri kalanında beyin sağlığınızı koruma şansını arttırabilirsiniz [1]. Yiyecekler sadece besin ve enerji kaynağı olarak görev almaz, ayrıca, son zamanlarda da fark edildiği üzere, vücudun hastalıklara karşı direncinin yükselmesinde ve dış etkenlere karşı kendini korumasında da önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin kemirgenlerde ve insanlarda yapılan araştırmalarda, omega-3 yağ asitleri açısından zengin bir diyetin, canlıdaki bilişsel süreçleri desteklediği ve sinaptik fonksiyonları koruyan genleri arttırdığı görülmüştür [2]. Özellikle somon balığı, keten tohumu ve ceviz gibi yemişlerde bulunan omega-3 yağ asitlerinin; çoğunlukla yaşlılarda görülen algı azalması, Alzheimer hastalığı ya da duygu durum bozukluğu gibi durumlarda iyileşme sağladığı gözlemlenmiştir [3][4]. Zerdeçal bitkisinin baharat olarak kullanılan köklerinden elde edilen “kurkumin” in ise travmatik beyin hasarlarında bilişsel bozulmanın düzelmesinde etkin olarak rol aldığı tespit edilmiştir [5].

devamı için tıklayın

Bir Ağaç Kabuğu: TARÇIN

Tarçın; tatlılarımızda, yeni yeni kahvelerimizde, kışın salebimizin üzerinde, bozamızın üzerinde, hasta olduğumuzda ıhlamurla birlikte ve özellikle son zamanlarda detoks amaçlı içtiğimiz suların içinde olmak üzere mutfağımızda bol bol bulunur. Peki sıklıkla kullandığımız bu baharata birlikte bir yakından bakalım. Tarçın Nedir? Tarçın, dünyadaki farklı kültürler tarafından birkaç yüzyıldan beri kullanılan yaygın bir baharattır. Cinnamomum cinsine ait tropikal yaprak dökmeyen bir ağacın farklı kısımlarından elde edilir. Çeşitli raporlar, tarçın ve temel bileşenlerinin sayısız özelliklerini hem insan sağlığı için, hem de tarım uygulamaları için ele almıştır [1]. Tarçın lezzet, parfümeri, içecek ve ilaçlarda geniş uygulamalara sahip önemli bir baharat ve aromatik mahsuldür. Kök, ağaç kabuğu, kök kabuğu, dal ve yaprakların buharla damıtılmasıyla elde edilen uçucu yağlar parfümeri ve gıda endüstrisinde kullanılır [2].

devamı için tıklayın

Rafine Yağlara Elveda: Merhaba Soğuk Sıkım Yağ

Soğuk sıkım yağlar, modern bir çelik pres ile meyve veya tohumların preslenmesi yoluyla elde edilen yağları ifade eder. Soğuk presleme yöntemi, rafine yağ elde etme yönteminin aksine ısı nedeniyle tahribe uğrayan besinleri ve yağın lezzetini korur. Bu da yağları kalp ve genel vücut sağlığınız için iyi hale getirir.

devamı için tıklayın

YEŞİL ÇAY

Sabah kalkar kalkmaz yaptığımız ilk iş çayımızı demlemektir. Kahvaltımızın yanında, iş yerinde çalışırken, öğlen yemeğinden sonra, akşam yemeğinden sonra, arkadaşlarımızla komşularımızlayken en büyük eşlikçimiz çay; siyah çaydır. Peki ya yeşil çay? Oysa yeşil çay bu durumların hiç birinde kullanılmıyor. Ama hangimiz sadece sağlığımız için sadece kendimiz için günde en azından bir bardak yeşil çay içiyor? Ülkemizde yeni popüler olmuş bu sağlıklı çay türüne bir de biz yakından bakalım.

devamı için tıklayın

Düzgün Beslenmede Detoksun Yeri

Detokslar, vücudumuzda biriken zararlı maddeleri, toksinleri sistemimizden atmak için tasarlanmış kısa süreli müdahalelerdir. Çevre veya beslenme ile toksik kimyasallara maruz kaldığımız için belirli aralıklarla detoks terapileri yapılması tavsiye edilmektedir. Soluduğumuz havanın toksinleri gibi, günlük olarak karşılaştığımız, kontrolümüzün az ya da hiç olmadığı etkenlerin aksine; tükettiğimiz yiyecek-içeceklerden gelen toksinler üzerinde büyük bir kontrole sahibiz. Birçok sağlık uzmanı, bu toksik yükün günümüz toplumundaki önemli hastalıklardan sorumlu olduğu konusunda hemfikirdir. Organik meyve-sebze tüketmek, organik otlarla beslenmek, bunların yanında organik kırmızı-beyaz et tüketmek, günlük olarak aldığınız toksin miktarını ciddi miktarda azaltır.

devamı için tıklayın

Birçok Faydasıyla; ISIRGAN OTU

Eskiden annelerimiz, anneannelerimiz, babaannelerimiz bahçeden ısırgan otu toplar ve saçlarına uygularlarmış. Günümüzde hala saçlarımıza ısırgan otlu şampuanları uyguluyoruz. Hepimiz ısırgan otunun saçlarımıza faydasını biliyoruz ama kaçımız ısırgan otunun insan sağlığına başka yararlarını biliyor ? Şimdi banyolarımızdan eksik etmediğimiz bu ota bir de biz yakından bakalım ve sağlığımıza başka yararları var mı inceleyelim. Isırgan otları, Batılı herbalistler arasında kullanılan temel bir maddedir ve çoğunlukla sebze yeşili, meyve suyu, çay ve dondurularak kurutulmuş ürünler olarak, çoğunlukla kan besleyici tonik olarak ve mevsimsel nezle için kullanılır [1].

devamı için tıklayın

MISIR PÜSKÜLÜ

Çocukken yazın gelmesini mısır yüzünden dört gözle beklerdik. Yaz gelse mısır çıksa haşlansa da yesek derdik. Mısırlar pazardan alınır, sarı püskülü çöpe atılır, yıkanır ve haşlanmaya bırakılırdı. Değişen yaşam koşulları, sağlığımıza giderek daha dikkat etmemiz sonucunda diyetimizden mısırı çıkardık. Ama belki de yanlış yaptık. Hatta belki de en başından yanlış yapıp mısır püskülünü çöpe attık. Şimdi çöpe attığımız ama sağlığa oldukça faydası olan mısır püskülüne bir de biz yakından bakıp tanıyalım. Mısır püskülü, hala mısır işlemesinden kaynaklanan atık olarak kabul edilen mısır bitkisinin bir parçasıdır; Bununla birlikte, mısır püskülünün aslında fonksiyonel gıda bileşenleri ve/veya nutrasötikler olarak geliştirilme potansiyeline sahip olduğu bilinmektedir. Mısır püskülü potansiyel uygulamaları, kimyasal bileşimi ile flavonoidler ve fenolikler gibi insan sağlığı üzerinde yararlı etkileri olan biyoaktif bileşiklerinin etki mekanizmaları ile yakından ilgilidir [1].

devamı için tıklayın

Mutfaktan gelen sağlık: KEKİK

Bütün et yemeklerimizi tatlandırmak için kekik kullanırız. Bazı hayvancılar özellikle, hayvanlarını kekikle besler ki etleri daha lezzetli olsun. Hatta bazen taze kekiği sadece kokusu için toplarız. Mutfağımızdan, soframızdan, evimizden ayırmadığımız kekiğin tek faydası sadece yemekleri tatlandırıp, güzel koku yaymak mıdır ? Başka işlevleri de var mı ? Gelin bu soruların cevabına birlikte bakalım.

devamı için tıklayın

Veganlar ve Vejetaryenler İçin Protein Kaynakları

Protein, vücudumuzun ağırlığının yaklaşık %17’sini oluştururken, beslenmemizin önemli bir parçasıdır ve kaslarımızın, cildimizin, iç organlarımızın, özellikle kalp ve beynimizin yanı sıra gözlerimizin, saçlarımızın ve tırnaklarımızın ana bileşenidir. Bağışıklık sistemimiz, enfeksiyonlarla savaşmak için proteinlere ihtiyaç duyar ve protein, kan şekeri regülasyonunda, yağ metabolizmasında ve enerji fonksiyonunda da rol oynar [1]. Dünya genelinde, protein kaynağı denildiğinde akla gelen ilk ürünler arasında hayvansal gıdalar yer almaktadır. Örneğin, protein kaynağı olarak etin düzenli olarak diyetin bir parçası olması; çevresel ve sağlıksal pek çok soruna neden olabilmektedir. Bu tartışmalar göz önüne alındığında, sürdürülebilir bir alternatif arayışında olmak kaçınılmaz olmuştur. Giderek daha fazla insan, vejetaryen veya vegan diyetlerini takip etmeye ve hayvansal ürün kullanımını azaltmaya başlamıştır [2].

devamı için tıklayın

Yüksek Antioksidan Kaynağı; HİBİSCUS

Son yıllarda hayatımızda giren hibiscusu hepimiz duymuşuzdur. Hibiscus (Hibiscus sabdariffa), yaygın olarak kullanılan adıyla “roselle” veya “kerkede” mutfaklarımıza daha çok çay olarak girmeye başladı. Artık neredeyse sürekli içmeye başladığımız bu çayın faydalarına bir de biz bakalım ve mutfağımızın yeni demirbaşını yakından tanıyalım. Hibiscus Bitkisi Yaygın olarak “roselle (kerkede)” olarak adlandırılan Hibiscus sabdariffa, Malvaceae familyasının bir üyesidir. Dünya çapında ün yapan tıbbi bir bitkidir ve dünyadaki tropikal ve subtropikal bölgelerde dağıtılan üç yüzden fazla türe sahiptir. Roselle daha sıcak ve daha nemli bir iklimde çeşitli toprağa uyum sağlayabilir. Roselle sitrik, malik, tartarik ve allo-hidroksitik asitler dahil organik asitler bakımından zengindir. Bitki ayrıca Beta karoten, C vitamini, protein ve toplam şeker içeriği ile bilinir. Tıbbi olarak önemli olan ve fotokimyasal olarak adlandırılan bileşiklere sahip olan Roselle, beslenme ve tıbbi özellikleri ile iyi bilinmektedir. Roselle’nin tohumlar, yapraklar, meyveler ve kökler dahil olmak üzere pek çok kısmı, çeşitli gıdalarda ve ayrıca bitkisel ilaçlarda, potansiyel bir farmakolojik olmayan tedavi olarak kullanılır. Roselle’den farklı ekstraktlar, birçok kardiyovasküler bozukluk, helmentik hastalık ve kanser dahil olmak üzere farklı tıbbi problemlerin tedavisinde destekleyici rol oynar. Bitki ayrıca bir antioksidan görevi görür ve obezite yönetiminde kullanılır [1].

devamı için tıklayın

Laboratuvardan Tabağınıza: Yapay Et

Yapılan bilimsel çalışmalarla laboratuvarda ‘yapay et’ üretildi. Üretim maliyetleri azaldıkça ve yapılan çalışmalarla birlikte faydaları da netleştikçe, yapay etin market raflarında yer alacak olması kaçınılmaz gibi görünüyor. Laboratuvar Üretimi Etin Avantajları Yapay et üretimi, özellikle hayvan severlerin rahatsız olduğu hayvan zulmünü neredeyse sıfıra indirmektedir. Çevre Bilimi ve Teknolojisi ekipleri tarafından yapılan bir araştırma, laboratuvarda gerçekleşen üretimin, geleneksel et üretimiyle ortaya çıkan zararlı sera gazlarının atmosfere salınımını %96, arazi kullanımını %99 oranında azaltabileceğini göstermiştir [1]. Bu kazanılan yeşil alanlar, milli parklar olarak değerlendirilebilir.

devamı için tıklayın

Hindistancevizi Sütü Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Güney Doğu Asya’da bol miktarda yetişen hindistancevizi, lezzeti ve sayısız sağlık yararları ile ünlü bir besindir. Yan ürünlerinden biri olan hindistancevizi sütünün, dünyadaki en sağlıklı gıdalardan biri olduğu bilinmektedir. Tayland ve diğer Güneydoğu Asya mutfaklarında sıklıkla bu süte rastlanır. Ayrıca Hawaii, Hindistan ve bazı Güney Amerika ve Karayip ülkelerinde de popülerdir. Hindistancevizi Sütü Nasıl Elde Edilir? Hindistan cevizi sütü ile suyu sıkça karıştırılmaktadır. Suyu hindistancevizi içindeki sıvı iken, sütü meyvenin etli beyaz kısmından elde edilir [1]. Farklı yöntemlerle, farklı akışkanlıklara ve yağ miktarlarına sahip hindistancevizi sütü yapılabilmektedir. C vitamini, folat, selenyum ve diğer iz minerallerinin yanı sıra, magnezyum, bakır, demir için harika bir kaynaktır. Bununla birlikte, hindistancevizi sütü bazı doymuş yağlarca yüksektir, bu nedenle ölçülü olarak tüketilmesi gerekmektedir [2]. Bir bardak hindistancevizi sütü, epey iyi miktarda protein ve lif içermektedir. Bu da onun çok yönlü ve besleyici bir içecek olmasını sağlar. Hindistan cevizi sütü; laktoz, soya, yemiş ürünleri veya tahıllardan arınmış olduğu için, süt ve diğer tahıl bazlı sütlere alerjisi olan herkes için iyi bir seçenektir. Ayrıca, veganlar ve bitki temelli beslenenler için sağlıklı bir seçenektir [3]. Hindistancevizi sütü, sağlık için faydalı olan ürünlerde klasik olarak rastladığımız kötü tat-koku yerine sahip kremamsı dokusu ve hafif doğal tatlılığıyla tüketimini kolay hale getirmektedir.

devamı için tıklayın

Üzerine Çekilen İlgiyi Fazlasıyla Hak Eden Arı Poleni

Bal arıları, bitkilerden polenleri toplayıp arı kovanına koloni için yiyecek olarak taşıyıp depolarlar. Arı poleni ise; bu toplanan çiçek poleni, nektar, bal, balmumu, arı sindirim enzimleri ve salgılarının bir karışımıdır [1]. Son zamanlarda arı poleni sağlıkçıların ilgisini çekmeye başlamıştır. Çünkü besinler, aminoasitler, vitaminler, lipitler ve 250’den fazla aktif madde içerir [2]. Bunlar, insan vücudunun gelişmesi için gerekli olan besin maddelerinden neredeyse tümünü kapsamaktadır. Hacimce küçük olmasının aksine besin maddeleriyle dolu olması; yumurta, et gibi diğer hayvansal gıdalarla kıyaslandığında, aynı miktarlardaki arı poleninin çok daha fazla protein ve aminoasit içermesi onu süper gıdalardan biri haline getirmiştir. Tüm bu sebeplerden ötürü arı poleni, Alman Federal Kurulu tarafından resmi bir ilaç olarak kabul edilmiştir [3].

devamı için tıklayın

ALOE VERA

Güzellik ürünleri reklamlarında, sürekli “içeriğindeki aloe vera sayesinde” yada “aloe veralı ürün” diye çok fazla bu replikler geçer. Peki aloe veranın güzelliğimize yardım etmek dışında başka özellikleri de var mıdır ? İnsan sağlığına etki eder mi ? İçeriğinde neler bulunur ? Gelin bu soruların cevabına birlikte bakalım. Aloe vera, insanlık için birçok kullanımı olan bitki türlerinden biridir. Alternatif bir ilaç olarak ve aynı zamanda kozmetik bir ürün olarak yıllardır yaygın olarak kullanılmaktadır. Gençleştirici, yatıştırıcı ve iyileştirici özellikleri nedeniyle, peptik ülser, sindirim problemleri, cilt tahrişi ve çeşitli cilt lezyonları gibi çeşitli tıbbi rahatsızlıklarda kullanılmıştır. Ayrıca apthous ülser, diş eti iltihabı ve periodontitis gibi ağız problemlerinde ve çeşitli mantar ve viral hastalıklarda faydalı olduğu bulunmuştur [1].

devamı için tıklayın

ELMANIN YARARLARI

Elma yılın on iki ayında dört mevsiminde de bulunur. Yeşili, kırmızısı, sarısı, tatlısı, ekşisi hem görüntü olarak hem de tat olarak insanlara cazip gelmektedir. Kışın hasta olduğumuzda ıhlamurla kabuğunu kaynattığımız, diyet yaparken canımız tatlı istediğinde yediğimiz fonksiyonel bir meyve olan elamanın sağlığa birçok yararı vardır. Şimdi bu fonksiyonel meyveye bir de biz yakından bakalım. Elma engin bir antioksidan fitokimyasal kaynağıdır Elmalar, dünyadaki en eski ve popüler meyvelerdendir. Çin şu anda dünyanın en büyük elma üreticisidir. Elmalar çoğunlukla taze tüketilirken, içecek, reçel, jöle ve diğer yiyecek formlarında işlenir. Elmada da bolca bulunan polifenoller biyoaktif antioksidan bileşiklerdir. Yapılan çalışmalar, meyve ve sebzelerde yüksek bir diyetin kardiyovasküler hastalık ve kanser gibi kronik hastalık riskini azaltabileceğini ve meyve ve sebzelerdeki fenolikler, flavonoidler ve karotenoidler de dahil olmak üzere fitokimyasalların kronik hastalık riskinin azaltılmasında önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Elmalar, yaygın olarak tüketilen, zengin bir fitokimyasal kaynağıdır ve çeşitli çalışmalar, elma tüketimini bazı kanser, kardiyovasküler hastalık, astım ve diyabet riskinin azalmasıyla ilişkilendirmiştir. Laboratuvarda elmaların çok güçlü antioksidan aktiviteye sahip olduğu, kanser hücrelerinde etkili olduğu, lipit oksidasyonunu azalttığı ve kolesterolü düşürdüğü bulundu. Elmanın fitokimyasal bileşimi, farklı elmalar arasında büyük farklılıklar gösterir ve ayrıca meyvenin olgunlaşması ve olgunlaşması sırasında fitokimyasallarda küçük değişiklikler olur. Depolamanın elma fitokimyasalları üzerinde etkisi çok azdır veya hiç etkisi yoktur, ancak işlem, elma fitokimyasallarını büyük ölçüde etkileyebilir [1, 2].

devamı için tıklayın
 
Önceki | Sonraki

Alışveriş Sepetim