Menü
Sepet

Yeni Polifenol Patent Anlaşması

NovaNutrica, sağlıklı uzun bir yaşam beklentisi ve kanser tedavisine yardımcı olacak yeni polifenol patentiyle üretim gücünü artırdı. 24 Ekim 2025’te İstanbul Üniversitesi’nde patent ticari lisans devir anlaşması imzalandı. NovaNutrica, bitkisel polifenollerden oluşan yeni formülasyonuyla kanser tedavisine destek olmayı hedefliyor. Bu yenilikle birlikte polifenol serisine iki yeni ürün daha ekleniyor.

Logo
İstanbul Üniversitesi
Logo
İstanbul Üniversitesi
Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü
Logo
NovaNutrica Doğal Yaşam
ve Sağlık Ürünleri San. Tic. A.Ş.

İstanbul Üniversitesi Senatosunda, Rektör, yardımcıları ve senatörlerin huzurunda gerçekleştirilen törende, İstanbul Tıp Fakültesi ve Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü öğretim üyeleri Prof. Dr. Oğuz Öztürk (NovaNutrica kurucu ortağı) ve Prof. Dr. Hülya Yılmaz Aydoğan’ın buluşu olduğu “Antikanserojen Etkili Polifenolik Madde Formülasyonu” başlıklı patent ticari lisansı, NovaNutrica’ya devredildi.

Patent kapsamında yalnızca bitkisel polifenollerin benzersiz bir formülasyonu yer almakta olup, propolis ve arı ürünleri içermemektedir. Bu yönüyle, mevcut ürünlerden farklılaşarak özgün bir koruma sağlamaktadır.

“Sağlıklı, daha genç ve uzun bir yaşam isteği” vizyonu doğrultusunda geliştirilen “Polifenol Serimize” ek olacak bu yeni ürün, tamamen bitkisel özütlerden oluşmaktadır.

İstanbul Üniversitesi Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü’nde 15 yılı aşkın süredir yürütülen çalışmalar sonucunda 20’den fazla doktora ve yüksek lisans tezi, Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK ve TUSEB projeleriyle desteklenen patent, artık NovaNutrica tarafından ürüne dönüştürülerek hastaların hizmetine sunulacaktır.

NovaNutrica’nın “Sağlık İçin Polifenol Serisi”’ne katılan yeni formülasyon PFK5120, ulusal ve uluslararası patent başvurularıyla tescillenecek ve halk sağlığını destekleme hedefiyle üretime dahil edilecektir.

Modern tıbbın en dikkat çekici bulgularından biri, doğada bulunan bitkisel bileşiklerin insan sağlığı üzerindeki derin etkileridir. Bu bileşikler arasında yer alan polifenoller, antioksidan, antiinflamatuvar ve antikanserojen özellikleriyle hem sağlıklı yaşlamanın hem de hastalıkların önlenmesinin anahtar molekülleri olarak öne çıkmaktadır. Son yıllarda yapılan moleküler düzeydeki çalışmalar, özellikle curcumin, resveratrol, oleuropein, epigallokateşin gallat (EGCG) ve rosmarinik asit başta olmak üzere polifenollerin, hücresel yaşlanma mekanizmalarını yavaşlattığını ve kanser gelişimini engellediğini ortaya koymuştur.

Curcumin, zerdeçal kökünden elde edilen güçlü bir biyolojik maddedir. NF-κB, STAT3 ve PI3K/Akt gibi sinyal yollarını baskılayarak inflamasyonu azaltır, aynı zamanda p53 ve Bax gibi tümör baskılayıcı genleri aktive eder. Bu etkileriyle hem DNA hasarını önler hem de anormal hücrelerin apoptoza yol açar. Klinik düzeyde yapılan çalışmalar, curcumin’in kolon, meme ve prostat kanseri gibi birçok tümör tipinde hücre proliferasyonunu baskıladığını göstermektedir.

Resveratrol, kırmızı üzüm kabuğu ve bazı orman meyvelerinde bulunan bir stilben türevidir. SIRT1 aktivasyonu yoluyla hücresel enerji dengesini düzenler ve mitokondriyal biyogenezi artırır. Bu sayede yaşlanma sürecini yavaşlatırken, kanser hücrelerinde metastaz ve anjiyogenezi engelleyici etkiler gösterir. Ayrıca resveratrol, oksidatif stresi azaltarak kardiyovasküler sağlığı destekler, bu da uzun yaşamın biyokimyasal temelini oluşturur.

Oleuropein, zeytin yaprağının karakteristik polifenolüdür. Antimikrobiyal ve antiinflamatuvar etkilerinin yanı sıra, hücre döngüsünü durdurarak tümör büyümesini engeller. Son çalışmalar, oleuropein’in özellikle meme ve pankreas kanseri hücrelerinde apoptotik sinyalleri artırdığını, sağlıklı hücreleri ise koruduğunu göstermiştir. Bu özellikleri, Akdeniz diyetinin kanserden koruyucu gücünü açıklayan temel mekanizmalardan biridir.

Epigallokateşin gallat (EGCG), yeşil çayın en aktif bileşenidir. EGCG, DNA metiltransferaz ve histon deasetilaz enzimlerini inhibe ederek epigenetik düzeyde tümör baskılayıcı genlerin yeniden ekspresyonunu sağlar. Ayrıca, oksidatif stresi dengeleyip hücre proliferasyonunu sınırlayarak hem yaşlanmayı yavaşlatır hem de kanser hücrelerinde seçici toksisite oluşturur.

Rosmarinik asit, biberiye, fesleğen ve nane gibi bitkilerde bol miktarda bulunur. Antioksidan kapasitesiyle serbest radikalleri etkisiz hâle getirir, aynı zamanda inflamatuvar sitokinlerin (IL-6, TNF-α) üretimini azaltır. Nörodejeneratif hastalıklar ve kanserin önlenmesinde önemli rol oynayan rosmarinik asit, hücresel yaşlanmayı yavaşlatan doğal bir savunma bileşenidir.

Sonuç olarak, curcumin, resveratrol, oleuropein, EGCG ve rosmarinik asit başta olmak üzere bitkilerin polifenol içerikleri sadece kanserden korunmada değil, aynı zamanda uzun, sağlıklı ve fonksiyonel bir yaşam sürdürmede de sinerjistik bir etki göstermektedir. Günlük beslenmede bu doğal bileşenlere yer vermek, modern tıbbın “koruyucu hekimlik” ve “sağlıklı yaşlanma” yaklaşımlarıyla tamamen uyumlu bir strateji olarak değerlendirilmektedir.



Patent ile İlgili Belgelerimiz